25 Eylül 2008 Perşembe

Chungking Express


Chung Hing sam lam, yönetmen kar wai wong'un tarzını bilenler için hiçte şaşırmayacakları başarıda bir film. Wong alışkanlık ve saplantı yaratabilen bir yönetmen ve bildiğim 3 yönetmenden birisi kendi. aşk zamanı filmiyle birçok fanatik edinen wong bu filmde de yine kendini göstermiş.
film hakkında birçok kaynak ve yorum mevcut. ben izlenmeli olarak işaretleyip, bir miktar wong hakkında yazmak istedim.

ilk olarak 2046 da tanıdığım faye wong, 96 yapımı bufilmde de benzer karakterde birini canlandırmış. wong'un faye'yi oynattığı rollerin benzerliği ilgimi çekti. faye genelde itirafsız bir aşığı oynar. kendince oyunları ve açılmaması vardır hep. üzülmesi ve gizli mutluluğu hep kendine aittir. faye 2 farklı filmde 3 karakteri canlandırmış benim izlediğim 4 wong filmi arasından. 2 sinde mutlu sonlara ulaşıyor ve birinde zaten mutlu son yok. wong'un aşkı tarifindeki sözsüz ifade, itirafsızlık gerçekten ilgi çekici. gizemsizlikten kaçınan wong yinede itiraflarını örtülü olarak göstermenin yollarını buluyor. sonsuzluğa göndermeleri, mektup ve anahtarlara ilgisi yine gözler önünde. görsel ve edebi dengeyi iyi kullanan wong, chungking express'te bir miktar daha edebi etkiyi fazla kullanmış. görsel ifade gücünü 96'dan sonra hızla geliştirdiğini ve neredeyse hiç boş ve anlamsız sahne kalmayacak kadar ilerlettiğini görüyorum. görselle ifadelendirdiği ikincil mesajlar bu filmde kendini gösterse de daha yüzeysel kalmışlar. ayrılığı ve ardını anlatırken hoşlanmadığım bir havada ilerlesede ikinci hikayesinde, hoş ve içinde hüzün olmayan, evet wongtan üzmeyen bir hikaye mi acaba, bir hava akıyor. izlerken belki değil ama akışkan wong yapısı ve izledikten sonra ağzınızda bıraktığı hoş aromalı garip tadıyla yine yapacağını yapmış. wong'un takıntıları ve bakışı, gizem seven havası, görsel yaklaşımı, herşeyiyle bütün filmelrinde benzer bir duruş ve tad bulunabilen yazar ve yönetmenlerden.

not: tarantinonun bu filmin neresinde ağladığını anlayabilmiş değilim. filmi beğenmesini, amerikadaki gösterimine ön ayak olmasını ise anlıyor ve takdir ediyorum. tarantinonun ağlaması lansmanda etkili olsa da bence son derece kişisel bir bağlantı yüzünden bu denli fazla etkilendiğini düşünüyorum.

ingilizce altyazılı izlemek için; 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10

24 Eylül 2008 Çarşamba

Düşüş


the fall, iyi bir yapım ama açıkça söylemeliyim filmin ilk yarısı bu kadar başarılı bir yapımı bu denli saçma bir hikayeye neden harcadıklarını anlayamadım. güzel görseller özenli işçilik iyi bir anlatım fakat, kasıtlı yapmacıklık aşırı masalsılık. neden sorusunu sorarak cahilliğimi kanıtlamış oldum. bahsettiğim bu aşırı basit masal havası yüzünden izleyici kaybedebileceğini ama sabredip bütüne baktığımızda çok iyi bir eser ortaya çıktığını görüyorum. anlatım dili, yöntemi, bakış açısı kesinlikle doğru ve başarılı. ikinci yarısında aşırı duygusallaşıp kontrolümü kaybetmiş olmam genelindeki hataları görmeme engel olduğundan eleştiremiyorum bile. beklediğim aynı özenin büyükler için olan masallarda da gösterilmesi, fantastik edebiyatın ciddiye alınması ki ortaya inanılmaz işler çıkabilir. içinde masalda bulunan bu dram izlenmeli bence. estetiğinin ve görsellerinin bu subjektif halimle bile iyi olduğunu da kabul ettiğimi belirtmeliyim.

dark knight


Gerçekten sertleştirilmiş vahşi bir batman versiyonu dark knight. daha çok çizgi romandan uzaklaşmaya çalışmış bilimkurgu havası sezinleniyor. daha karanlık. gothamın o mistik karanlık havasından çıkıp daha gerçekçi bir atmosfere sahip olması ilginizi çekecek. tek çizgi romansı yanı bat-moto, inanılmaz kötü olmuş. izlediğim bütün batman filmleri içindeki en kötü motor ve motor sahneleri. hele o duvarda aksiyon sahnesiki, dehşet kötü olmuş. motorla ilgili sahneleri geçersek, betmani daha gerçekçi, ayakları yere sağlam basan bir karakter olarak görüyoruz. bir süper kahramandansa yetenekli bir adam var karşımızda. yarasa filmelerinden en görkemlisi olmayabilir belki evet, yinede denedikleri şey için taktir ediyorum. başarılıda bulacaktım ama, o motor bat moto mudur ne zıkkımdır, nasıl bişidir. inanılmaz bir joker karakteri bu motoboto olayını görmezden gelmemi sağlayabilir. yarasaadamı sevmezdim şugüne kadar ve eğer bütün filmleri bu şekilde çekselermiş, korkarım en sevdiğim karakterler listeme bile girebilirmiş.

19 Eylül 2008 Cuma

doomsday


hala bu tarz bilimkurgular çektiklerine inanamıyorum. sanırım bilimkurgu denince akla bir hatunu alır siyah tayt giydirir sağa sola saldırtırız işin içinden çıkarız diye düşünüyorlar. bide kakma mi hikaye bulalım, işte ne olsun; virüs olsun sistem çöksün madmaxten kırp, ordan yırt ohh bitsin.
doomsday nedir ne amaçla yapılmıştır bilemem. sanırım kitle şu; siyah taytlı bi hatun etrafta kan, vahşet patlama seven erkek modeli. bu modelden değilseniz kaçınınız. zira ben buyum diyorsanız, arşivinize alın, yeri değiştirilemez bir koleksiyon değeri olacaktır.

gerçi ilk defa ortaçağa dönen modelle road-punk modeli birarada, üstelik bir virüs filminde dünyayı hiç iplemeyip sadece ingilterede oluyor olaylar, dünya güllük gülistanlık. tarihte 2binli zira süper bir teknoloji yok, siyah tayt hala moda :)

restraint


restraint tamamen şekilcilik üzerine bir deneme, deneme diyorum çünkü film olmayı başaramamış. sevemedim. izlemeye deymez buluyorum. fakat gereksiz teknik çekimler deneyen yönetmenin bu gereksizlikleri neden yaptığıyla ilgili düşünürken, yapmak istediğinin bir çok fobiye gönderme olduğunu anladım. fobilere gönderme yapan, şekilci insanı anlatan bütün karakterleiyle gereksiz bi cinayetli öykü. sinema manyağı filansanız, böyle başarısız denemeleri izleyip, şöyle yapılsa iyi olurmuş demeyi seviyorsanız izleyin. yoksa spoiler olarak konuyu verdim zira. fobi ve şekilcilik :)
yoksa bütün bu thriller denen türün geneli böyle değildir umarım...

16 Eylül 2008 Salı

edie


Factory girl, yada edie anlatmak istediğim filmdi. anladım ki benim beğendiğim filmler imdb de 6/7 dışında oylanmıyorlar. sonra madem anlatacağım dedim araştırdım zira Edie Sedgwick merak ettiğim bir insan oldu Andy Warhol'le birlikte.
gördümkü şaşırtıcı biçimde sexiest, procovative film olarak tanıtmışlar etmişler. bana çyle gelmemişti ki, ne pis bir adammışım diye düşünmüştüm. herhalde izlediğim hayat hikayesinde en az yer alan şeylerden biriydi yatak hikayesi ablanın. zira ben bu tanıtım olaylarına denk gelseydim izlemezdim de. herneyse sanırım ben kesilmiş versiyonunu izledim ki iç rahatlığıyla izlenebiliyor bu tanıtımdan felan anladığım kadarıyla. bir bağımlıyı ne yaratır. içinde olduklarımızın ne kadar farkındayız ve farkettiğimizde kabullenebiliyor muyuzu sorgulattı bana. üzüldümde Edie için. 60 larda çıkmış süperstar furyasının ilki edie, fabrika kızlarınında. andynin içinde aktığı postmodern sanatın ki, yeni sanatta deniyormuş, içinde kurbanlardan biri o...
ortasına kadar yükselen güzel bir hayat sonrada düşüşünü izliyoruz.
hayattan sıkılıyoruz. yine gereksiz sorgulamalara, yazıklara dadanıyoruz, bazı babalara kız çocuk hiç yakışmıyor diyoruz.
işte böyle bir film;
when Andy met Edie,life imatated art..
Andy denen adamı hiç sevmedim cidden nıck nıck...

bide edie hakında bir kaç kaynak:
1
2

11 Eylül 2008 Perşembe

altın pusula


the golden compass, gerçekten beğendiğim nadir masal uyarlamalarından. fantastik edebiyatın, hayvanlarıda konuşturan bu cinsini pek itici bulurum normalde ama konuşan hayvanlardan değil rahatsız olmak atmosferin bir parçası olarak gördüm. lyra adlı boşrolün ise bugüne kadar izlediğim en iyi kız çocuğu karakteri olduğuna inanmaktayım şuan. gerçekten güçlü ve nedense bana itici gelmeyen bir karakter. sanki çevresindeki çekimi ve duruşundaki o özel çocuk havasını yakalamak için yönetmenin verdiği bütün emeği haklı çıkarmış. bir diğer masal dışı unsur biz büyüklere bir ders belki, sahte gülümsemeler. bütün film boyunca tonlarca sahte gülümseme izliyoruz ve biz anlayalım diye özellikle yapıldığını düşünüyoruz. ayrıca lyranın iyi bir yalancı olduğunuda belirtmek isterim. yalanları konusunda çok başarılı. bu belki bana masalın kesinlikle çocuklar için olmadığına yöneltiyor beni. iy çekilmiş, içine yönetmeninde ayrıntılar eklediği bu masal, izlemeye değer masallarım arasında yerini aldı. teknik ve görsel oldukça yeterli hatta bazı noktalarda çok iyi bulduğumuda eklemeliyim. tabi ufak eksikleride var. senaryoda eğitici niteliği olan birçok nokta çokta iyi ifadelendirilmemiş ve bizi içine almıyor. gülümsemeler gibi sahte kalıyor. ama bunu göz ardı ediyorum ben. evet filmin neden imdb den düşük not aldığını anlayabilmiş değilim. ahh evet çocuklara uygun olmadığından ve masallar sadece çocuklar için sanıldığından galiba. ben imdb ağırlığını yuhalıyorum burdan. gözümdeki güvenirliğide düştü tabii...

9 Eylül 2008 Salı

izle dinle oku

aslında etkisi altında olduğum mega hologramatörün iz düşümlerini paylaşmaktan yana kullanmak istediğim mega hypnoz şeysi burası. aynı frekansta hipnoza maruz kalabilmek açısından hani beğenilerimiz paylaşır, iyi eserlerle başkalarınıda zehirleriz ya. o nedenle işte :)

  © Blogger template 'Perhentian' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP